2 Temmuz 2013 Salı

İnsan Olmaktan Korkuyorlar_Ve Gezi Parki Direniş Şiirleri


İnsan Olmaktan Korkuyorlar

Gözlerimde Gaz yangını
Ciğerlerime sıkışan biber portakal öfkesi
Dilimdeki yanardağ gibi patlamaya hazır isyan!
Yalın ayak,boğuşuyorum caddelerinde bu sehrin.
Yükselirken bir şafak vakti taksimden direncim!
Al kızıl günün ağarmasından korkuyorlar,

Bu sabahda ayaklarımın bedenime yorgun!
Koşarken, bakışlarımdan damlayan tuz,
Yaralarımı daha da acıtıyor gün boyu.
Kalbinin derinindeki sese kulak ver ve dinle
Şiirlerde bulduğum umutlardan korkuyorlar...

Saatlerin özgürlüğe ayarlandığı yerdeyim
Türkülerimizden korkanlar
Şiirlerimizi boğmaya çalışıyorlar
Al, tut ellerimi! Sakın bırakma. 
Bu akşam güçlü olmalıyız barikatlarda..

Onlar sımsıkı bir kavgaya başlar gibi
Yan yana yürümemizden korkuyorlar..

Direnişete büyüyen şiirsel umutlardan
Türkülerle halaya girmemizden korkuyorlar..

Haydi uç geziden tarabya üzerine kara kartalım!
Aslan yürekli kanarya kanatlım.
Susmayıp haykıran dillerden
Yüreklerden çekilen pimlerden!
Özgürlüğün adını haykıran dillerden, korkuyorlar..

Kızma darılma kırma direncini!
Aldırma tomalarla bedenine kimyasal sıkılmasına
Bazen yağmurda çırılçıplak yıkanır ağlamaktan
Abdest aldırır Marmaraya Karadeniz!
Ve akdenize doğru ayaklanır boğzaın azgın suları…

Onlar Ferhat gibi dağlarını delmemizden!
Ülkemizi sevmemizden korkuyorlar…

Korkuyorlar aslan yürekli kartal kanatlı kanaryam
Ülkemin işkencehanelerimde,
Kırılan kol kopan bacaklardan ,
Asgari ücretle sönen yuva yıkılan saçaklardan
Aydınlığa giden yolda bilinçlenen halktan
Tabanların kaldırınları öfkeyle dövdüyü
                Baçaklardan korkuyorlar…..     

Haydi Kalk Ayağa ey halk!
Geziden taksimden izmirden kızılaydan!
Ve ülkenin tüm sokak ve caddelerinden
Sesime ses yüreğime nefes ver
Onlar senin ayaklamandan 15 16 haziranlardan  korkuyorlar….
     
 Abdullah Oral

Taksim Gezi Parkı.

Kaç gündür nöbetlerde dilim
Şiirlerimi dişliyor isyan, susuyorum,
Tüm kelimeler kifayetsiz kalıyor
Henüz söylenmemiş bir özgürlük türküsü!
Yapışıp kalıyor dudaklarıma,

Özlemlerimin çığlıkları kuşatırken gezi parkını
Başlıyor mayalanmaya gözlerimde kimyasal gazlar
Beynime allahsız bir uğultu
Bedenim sırım sıklım,
Sanclı başlayan sabahlarda isyana yatıyor şiir
Adını sayıklarken özgürlüğün
            Düşlerime taksim düşüyor…

İstanbul boğazından salmışım sulara yüreğimi
Şehir suskun ve maviye küsmüş martılar
Sokakların telaşı insanların yüzüne vurmuş.
Dinsel teliknlerle örtüşüyor siyaslirin dilinde yalan!
Unutuyorum tüm edebi sözleri.
Ana avrat başlayan bir şiir ısırıyor dilimi…

Devrimlerin doğacağı sabahlar da
Kızıla boyanır güneş!
Portakal sarısı düşlerine karışmış hardal gazı
Nöbet değişimimde benliğim!
Suskunluğum başkaldırıya bırakıyor yerini.

Yıllardır inançları zedelenen insanlarla kol kola.
Silip atıyoruz başımızdan değersizliklerimizi.
Başlıyor nabızlarda atmaya gezi parkından isyan,
Hücrelerimizi taksim telaşı sarıyor
Bir kıvılcım birleştiremiyor ayrılan elleri.
Şehirler acımızı hisseder gibi kollamaya çalışıyor.

Ellerimde ısınırken kavganın ateşi
Belleğimde geçmiş günler üşüşüyor
Dillerde tutuşan hasret türküleriyle,
Bir baştan bir başa ateş sarıyor Ülkeyi
Taksimden bu kısır döngüler kırılarak
Özgürlüğün adı yayılıyor meydanlara…..

Bu gece hayli ağır sokaklar biber portakal gazı
Caddelerde ses bombalaryla su sıkıyor tomalar
Siyasi yalanlarla ayaklar altnda inanç
Bir dağı yıkımaya hazırlanıyor zulüm plastik mermilerle.
Gençlik ölümlerle yüzleşirken düşüyor taksim
Geziden yükselen alevler yakıp tutuşturuyor her şeyi
Ve hiçbir şeye aldırmadan inatla, direniyor insanlık onuru…

A Oral              2013-06-12



Ne Olurki.

Öyle yorgun dikilip durma başucumda
Bir nefeste anlatılmaz hayata dair yaşananlar,
Bak tepemizdeki yıldızlar da sarhoş bu akşam! 
Dilsizi söyleten, aşığı ağlatan gecelerden geçtim, 
Yüreğim dalda dalga sahile vursa ne olur ki..

Gel soluklan hele yüreğimde  
Birkaç kelimeye sığar mı, ki hayat
Renkler mi dargın gün batımına
Yoksa kararıyormu gündoğumuna dünya
Ya bu şehri kuşatan gaz bulutları da ne?.
 
Özlemlerle susamış yürekleri ne serinletir ki
Bu akşam hangi rengi konuşturayım?
Beklide gün ağarmadan 
Ayı, yıldızları güneşin, rengine boyamalıyım
Gökkuşağında hangi renkler saklı bilsek ne olurki…

Ellerinden yaprak yaprak ömür dökülürken!
Kırılıp dağılıyor gül bahçesinde güller
Hayat dalgaları sert kayalara çarpıyorsa yüreği!
Yaz sıcağı değildir ki sadece yürekleri kavuran! 
Cenneti cehennemi, yaratanların kahpeliği değilmidir? 

Bütün resimleri güneşin rengine boyamalıyım!
Dağları, denizleri, çiçekleri, yeşile maviye,
Ya mutluluğun rengi nedir!
Acıların, hüzünlerin, hasretlerin!
Hangi çoğrafyada gizli umudun rengi
Kışın donduran ayazında sessizce ölsek ne olurki? 

Biber gazları sildi, mavi düşleri haritasından!
Bizim çocuklar köşe kapmaca oynuyor
                                          bir sonraki geceye... 
Mehtap can çekişmede kızılay güven parkta
Bir gece silinirken  taksim gezi parkında
Hangi renk yakışır insanlara
    Gökyüzüyle denizin arasnda bulsak ne olurki..

Güneşin aydınlığı ve beyazın savkı,
Gözlerimi aşk ile boyuyor durmaksızın... 

Kendine sağırlaşanların, perde inmiş gözlerine,
Göremiyorlar kısır döngü içindeki ütopyalarını!
İki duvar arasına sıkışıp kalmış alaca karanlıklar sanki. 
Gece gündüze haykırıp,sesini duyuramıyor.
Yarın, halklar zulmün zincirini kırsa ne olurki..

Gecelerin karanlık kuytularında bıraktım nefesimi, 
Bedenim kendi infazını verir,
                          Kendi içimde kaybolurum!
Yüreğimin intiharı yarına aldırmazlığa yatar,
Dilimin intiharıyla sessizliğe gömülürken sesim! 
Hürriyet işçi tulumuyla Alanlara girse ne olurki

Abdullah Oral



Kendi sesini Duymak

Gayrı sabahların ayazına astım gülüşlerimi,
Isınmak bilmeyen umutlarımı ısıtırmı umut
Ölü yüzlere güneş doğsa da farketmez,
Ölümün dünyasını ısıtmaya ateş
                         Aydınlatmaya güneş yetmez... 

Bütün ayazları karanlığa kundaklanmış hayallerim.. 
Bırak ağlasın, bırak bağırsın, sesini içinde saklayanlar
Onlar, sadece kendi elleriyle açabilirler bu düğümleri. 
O sağır kulaklarına eğer haykırışlarımı duyurabilirsem...

A Oral

Boynumuzu Vuran Dindarlar Oldu


Sevgi denizine umut beledik
Umudumu yıkan kindarlar oldu
Tanrıdan başkası eğemezdi ya
Şu boynumu büken dindarlar oldu

Hayat kitabımda, hasret okudum, 
Sevda tezgâhımda, özlem dokudum, 
Bende kara değil herdem ak idim
Boynumuzu vuran dindarlar oldu

Gerçekler acıymış, yıllarım borçlu, 
Yazlarım kış oldu, Emekli suçlu, 
Kalpteki sevgiyi dilemek suçtu. 
Boynumuzu vuran dindarlar oldu

Özgürlüğü suya yayıldı gitti
Gönül yoklamanda, sayıldım bitti, 
Uyanayım derken, bayıldım gitti, 
Boynumuzu vuran dindarlar oldu

Ak bir simge ile kandırdın bizi
Yalan dolan ile başladı sızı
Emekli kefenim ısıtsız sizi.
Boynumuzu vuran dindarlar oldu

Yanan yüreğimi, buzsuz bıraktın
Ustandan dersaldın pisbir çıraktın
Fitne fesatlıkta o son duraktın!
Boynumuzu vuran dindarlar oldu

Vurguni soframdan çalınmış aşım, 
Ekmek ile işim, telaşlı başım, 
Diz vura diz vura ağrıyor döşüm
Boynumuzu vuran dindarlar oldu
Bize bizi vuran kindarlar oldu…..

Abdullah Oral

Korkuyorlar

Ellerinde gaz bombaları
Savurup duruyorlar dört bir yana
Kiminin elinde, cop
Kiminin belinde silah
Benim elimde kalem var,
Ümüdin şiirini yazmamdan korkuyorlar.

Yasak üstüne yasaklar, koyarak
Sardırıyorlar gönül dağlarımıza
En aymaz yerinden vuruyorlar düşleri
İnsani değerlere bağlılığımızdan!
Anaların gözünde yaş,
Yüreğindeki ah, dan korkuyorlar

İnsanı insan gibi dinlemekten
Yarına ümit etmekten
Boş tencerede dibi tutmuş yemekten
Çoğalarak sevgi tüten ocaktan,
Gün doğumuna kanayan yürekten!
Tohumdan  topraktan korkuyorlar..

Ki onlar ümidin düşmanıdırlar,
Keskin bıçak gibi düşerler acılarımıza,
Savrulan yapraklardan
Saldırdıkları hayattan.
Adam gibi adam olmaktan  
Akan sudan Nesimiden korkuyorlar..

Gezideki direnişte
Sıcak bir kuş kanadıyla
gelip konmuş avuçlarının içine kavga
Taksimden serzenişten
Düşlerimi ümitlerle beslemekten
Sivası hatırlamaktan!
16 - 17 haziranı yeniden yaşamaktan korkuyorlar..



Yaşamak.

Günün ağardığı yerde
beni sana çekiyor çocukluğumun masalı 
Düş bozumu anılar canlanır dudaklarında 
Geç kalmış gençliğimin
Yaşlanmış anilarımı tazeler yarınlara sokaklar
El değmemiş duygular inmiş boğazdaki sulara.. 

Çocuksu düşler dolanır yüreğimin kıyılarında
Dolanır saçları yanık parmaklarına gezi parkında
Yüzüne Biber gazı değmiş şakağına tazikli su,
Ne zaman ki özgürlüğün bir harfi seslenir dilinde! 
Kalbi düşer usulca ayak uçlarına... 

Gayrı hangi yolda yürüsem çıkmazım sensin. 
Adın bir bıçak gibi bilenmiş dilimde, içime batıyor.
Uğruna bu kaçıncı sınanmam ölümle bilmem!
Şarkılar şimdi bana, yalnız seni çalıyor taksimde,
Hangi yolda yürüsem, her yol sana çıkıyor
                                                Ey özgürlük… 

Abdullah Oral





Yargı insan onurunu ne kadar yasaklarla engellemeye çalışsada,
Satılmış medasıyla birlikte, ayak diretiyorsa iktidar ve burjuvazi, halka karşı..
Adaletsizliği engelleyecek gücünüzün olmadığı zamanlar bile,
İtiraz etmeyi beceremediğiniz bir zaman dilimi asla olmamalı.

                                                                                   Vurguni


Notalar


Hayatı çok ciddiye almayın. Daha ondan canlı kurtulan olmadı.
Korkuya kapılıp hedef değiştirmeyin. Aklınızı hedefinizde yoğunlaştırın.
Herkesin sizi sevmesi için ikinci koşul: Gülümseyiniz. Yalnız fo toğraf çektirirken değil, fotoğraf çekerken de gülümseyiniz.
Gülümseme korkaklara güç, kederlilere neşe, hastalara sağlık verir. Gülümseme yorgunları dinlendirir.
Hayatta yapabileceğiniz en büyük hata, sürekli bir hata daha yapacağımız korkusudur.
Her zaman kalp kıran adam, ayakkabı içindeki taşa benzeyen bir arkadaştır.
Kısacık bir ana sığan gülümseme bir hafızada ömür boyu yaşayabilir.Hiç kimse gülümsemenin getireceği yararları reddedecek denli zengin değildir. Hiç kimse de gü lümsediği için yoksul düşmez.
Güçlü ve yararlı olma düşüncesini zihninizde ya­şattıkça gerçekten de öyle olmaya başladığınızı göreceksiniz. Siz ısrar etlikçe fırsatlar çıkacaktır.
Doğaüstü henüz anlayamadığımız doğal şeylerin adı.
Gülümseyin. Öyle samimi ve sıcak olun ki her sıktığınız ele ruhunuzu da katın.
Düşmanlarınızı düşünerek zaman kaybetmeyin.
Yaşamda yapabileceğiniz en büyük yanlış, sürekli olarak yanlış yapacağınızdan korkmaktır.
Cesur açıkgöz ve neşeli olun.
Bir makine, sıradan 50 kişinin yapabileceği işi yapar. Sıradışı bir insanın yapabileceği işi ise hiç bir makine yapama



Yalnız olduğunu en çok, ‘Yalnız değilsin’ dediklerinde hissedersin.
Bütün savaşları dövüşemeyecek kadar korkak olan bu yüzden de kendileri adına dövüşmek için dünyanın gençlerini cepheye süren hırsızlar çıkarır.
Artık hayal kuramadığımızda ölürüz.

Oy vermek bir şeyleri değiştirseydi yasaklanırdı.
Dans edemediğim devrim, devrim değildir.
Kadının gelişimi, bağımsızlığı özgürlüğü kendisinden gelmelidir.
 İlk olarak kendisini bir obje değil, bir kişilik olarak ortaya koymalıdır.

İkincisi, hayatını basit, fakat zengin ve derin kılarak; kendi bedeni üzerinde başkalarının iddia ettiği tüm haklara karşı koymalı, istemediği sürece çocuk yapmamalı, tanrının, devletin, kocasının, ailesinin bir kulu olmaya karşı çıkmalıdır.
Bu da hayatın tüm karmaşıklığını ve özünü anlamaya çalışarak, yani kendini toplumun fikirlerinden ve yargılarından özgürleştirerek olur.
İş isteyin, iş vermezlerse ekmek isteyin. Ekmek vermezlerse, ekmeğinizi alın.